My Birthday Vol*2

Herkese yeniden merhaba:)
Bu pazar ev keyfi yaptım, uzun zamandır evde bu kadar uzun süre kalmamıştım sanırım.
ee iyi de oldu ilk defa söz verdiğim üzere yaş günü postunun 2.bölümünü hazırlamak için bol bol zaman buldum :)

Lafı fazla uzatmadan anlatmaya devam edeyim ...

***

Ailemden en değerli hediyeyi sanırım Ablamdan aldım...O benim için abladan çok öte. Benim için yazdığı satırlar beni çok duygulandırdı, sizinle de paylaşmak istiyorum bu yüzden.
Her iki ablamın da benim içimde yerleri çok farklıdır. Üçü birbirine hiç benzemeyen ama birbirini çok seven kardeşleriz biz :)

Evet ablamın yazdığı satırlarla devam edelim...

"BEBEK GÖRGÜLÜ
1988 yılının ilk ayları…Henüz doğmamıştı ama doğmadan önce almış olduğumuz birkaç parça tulumu ve kıyafeti seviyorduk onu düşünerek… Yüzünü bile görmediğimiz kardeşimizi o kıyafetlerin içerisinde hayal ediyor ve seviyorduk.
1988 yılının 15 Nisan günü annemi hastaneye kaldırdılar doğum için…Bizi de komşuya bıraktılar, doğumdan sonra hastaneye gittik, ancak Hastane görevlileri yukarı çıkmamıza izin vermediklerinden dolayı, hastanede çok merak ettiğim kardeşimin yüzünü dahi göremedim. Bir gün sonra annemi hastaneden çıkarmışlar, bebekle getirdiler eve. Bebeği kapıda babaannem kucağıma vermişti. Bebek beş kilo doğmuş ve bu yüzden bana biraz ağır gelmişti başlangıçta. Ne de olsa o zaman ben de 11 yaşında zayıf bir çocuktum. Üzerine bir bant yapıştırmışlardı ve Bebek Görgülü yazıyordu. İsmi belli olmadığından hastanede böyle yazmışlardı. Sonradan alıştım onu kucağımda tutmaya, kucağımda uyutmaya. İlk zamanlar onun en çok kucağımda uyumasını seviyordum. Uyuduktan sonra yatağına bile bırakmıyordum, bir süre O’nu seyrediyordum. Bu hoşuma gidiyordu, çünkü ne de olsa kardeşimdi, sıcaklığı dahi yetiyordu bana kucağımdayken. O ağladığında koşarak onun odasına doğru gidiyordum ve susturuyordum O’nu. Bu beni çok mutlu ediyordu çünkü ben O’na o denli samimi bir şekilde bakıyordum ki, beni gördüğünde bana gülücükler atıyordu O’nu çok sevdiğimi anlarmış gibi.
Derken annem okula başladı, kardeşim için de bakıcı teyze geliyordu eve, ama benimle annemin evrelerimiz farklı olduğundan dolayı, (annem sabahçı ben öğleci idim) kardeşime göz kulak olabiliyordum. Bakıcı teyzeye bir türlü güvenemiyordum. Gözümden bile sakındığım kardeşime bir bakıcının bakması tuhaf geliyordu bana… Fakat yapılacak bir şey yoktu, annem çalıştığından dolayı bakıcı kesinlikle olmalıydı. Okula gidene kadar bakıcının O’nunla mümkün olduğu kadar az ilgilenmesini sağlıyordum, bakıcının dikkatini dağıtarak O’ndan uzaklaşmasına çalışıyordum. Bir bebeğin ihtiyacı olan her şeyi artık biliyordum. Annem çalıştığından dolayı O’nun evde de çok yorulmasını istemiyordum ve bu yüzden de bebeğimizle mümkün olduğunca ilgilenmeye çalışıyordum. Kardeşim de bana artık çok alışmıştı. O ağlarken kucağıma alıyordum ve kucağımda ağlamayı kesiyordu, gülücükler dağıtmaya başlıyordu. Çocuklar kendisini çok seveni anlarmış ya, benim O’na olan o sevgimi anlıyordu.
İlk adım attığını hatırlıyorum, kollarını öne doğru uzattı ve ayağa kalktı yürüdü koridora doğru…O anı hiç unutmuyorum. O gezmeye gitmeyi istediğinde benim sokak terliklerimi önüme getirirdi, o zamanlar konuşamadığından dolayı, terliklerimi önüme getirip, koyduğunda ben anlardım ki O’nun gezmeye ihtiyacı vardı, gezme de bir ihtiyaçtı ne de olsa. Büyümeye başlayınca ihtiyaçlar da farklılaşmıştı, önceden sadece acıkmak ve uyku ihtiyacı gibi ihtiyaçları varken şimdi gezme de oyun da onun için ihtiyaç haline gelmişti. O’nun elinden tutar apartmanımızın etrafında 1 tur atardık beraberce, bu O’na inanılmaz mutluluk verirdi. Çünkü O dışarıya çıkamadığından dolayı 10 dakikalık bir dolaşma bile O’na yetiyordu. Ben de abla olarak mutlu oluyordum O’nun bir ihtiyacını giderdiğimden dolayı.
Sonra bir gün sabah kalktık, üç kardeş aynı odada yatıyorduk, uykudan uyandık ve küçük bir ses “Esemmatın hapı düştü” dedi. Bu ses Gaye’nin değildi, tabi ki O’nun ilk sözcükleriydi…O anki duygularımı sayfalar dolu yazsam da anlatamam size. Bizim küçüğümüz artık konuşabiliyordu. İsteklerini bize anlatacaktı artık o, gittikçe büyüyordu ve büyüdüğünü görmek beni çok mutlu ediyordu.
Çok derin bir çocuktu… Küçükken bir gün halıya doğru eğilmiş fısıltıyla konuşurken buldum onu
Ve sordum kimle konuştuğunu. Bana kendinden gayet emin bir şekilde “Esmak’la” diye cevap verdi. “Esmak da kim” diye sorunca da bana Esmak’ın halının içinde yaşayan küçük canlılar olduğunu anlattı. Ben de O’nu kıramazdım, incitemezdim hiç. Bana oyun da olsa bir şeyler anlattığında laf olsun diye değil gerçekten dinlerdim O’nu aynı yaştaki bir arkadaşı gibi. Çok derin düşünceleri vardı. İnsanlar belki çocuk diye geçerlerdi ama bana O’nun dünyası çok farklı gelirdi, hem farklı hem de derin. Anlamaya çalışırdım O’nu tüm samimiyetimle, aramızdaki yaş farkına rağmen arkadaş olmamızın nedeni belki de O’na karşı bu kadar samimi olmamdan kaynaklanıyordur.
Kapıya parmağı sıkışmıştı ve babam Gaye’yle bana kızmıştı neden ilgilenmediğimizi sorarak. Ayder Yaylası’nda Gaye’yle aynı yatakta yatmak istemedi ve sabaha kadar bizi de uyutmadı, “Ben bu aileye fazlayım zaten, keşke olmasaydım, belki de bu gece ölürüm” Sabaha kadar bu ve buna benzer cümleleri dinledik Gaye’yle birlikte.
Onun lise yıllarında yaz tatillerinde birlikte tatile gitmeye başlamıştık. Rahatlıkla yüzebileceği yerlere, rahatlıkla alışveriş yapabileceği yerlere, rahatlıkla dinlenebileceği yerlere götürüyordum O’nu ve tatillerde ne istiyorsa karşılamaya çalışıyordum.
Derken üniversiteden mezun oldu ve mezuniyet törenine katıldık. Mezuniyet töreninde Sn. Recep Tayyip Erdoğan konuşma yaptı, o konuşma esnasında ben gözyaşlarıma boğuldum. Küçüğümün o törene gelene kadarki tüm evreleri gözümün önünden film şeridi gibi geçti ve çok duygulandım. Küçüğüm pembe elbisesi ile ortalıkta Pamuk Prenses gibi dolaşırken, ben O’nu gözlerimle takip ediyor ve bu arada da gözyaşlarımı tutamıyordum. O gece çok özel bir geceydi benim için. Çünkü küçüğüm hayata ilk adımını atmıştı, bu durum heyecan vericiydi.
Şu an küçüğüm iş hayatına atıldı, yakında yuva kuracak. Ben her daim O’nun yanında olmaya çalışacağım."

Ablam bizi 24 yıl öncesine götürmüşken, ilk aile fotoğrafımıza bakmaya ne dersiniz? :)



Beni duygulandıran bu sözleri anlatan ablam yukarıdaki fotoğrafta "sarı saçlı kız baskılı" kazak giyen kız çocuğunun ta kendisi...Gülşah...Ben Gütta derim :)
Jile giyen ve annemin yanına sokulan o kız çocuğu da...Gaye...Ben Gatta derim :)

Ortada oturan ve daimi gülücüklerini o yaşında etrafa saçmaya başlayan sevimli de, benim :)

Şu tombulluğa bir bakın, ablamın dediği kadar varım yani :)

Ne şapşal bir ifade :)


Bu son iki fotoğraf tam da bugünün sinyallerini verir cinsten yanılıyor muyum ?*


Hey gidi günler :)

Şimdi 24 yaş doğum günüm için 2. kutlamadan bahsedeyim. Elif&Kübra'dan ayrılıp akşam eve(aparta) geldiğimde daire arkadaşlarım Ceren&Tülay'ın cici sürprizi ile şaşırdım :) Doğum günlerinin en güzel yanı galiba tahmin etmediğin/edemediğin şeylerle şaşırmak...



Diğer fotoğraflar "ev hali" olduğundan malesef paylaşamıyorum :)

Ve gelelim 3.kutlamaya...
Doğum günüm haftasonuna denk gelince iş yerinde kutlanmaz sanmıştım ama sanmışım sadece. pazartesi günü bana hiç de çaktırmadan sevimli bir kutlama da mini iş ekibimizden geldi... :)



Aşçımızın kağıt havluya yazıp post-itlerle duvara tuttutrduğu mesaja ne dersiniz? Çok sempatik :)


Üç kutlamadan normal bir üfleme fotoğrafı ekleyebildim :)



İşte mini ekibimizin iki güzeli; Deniz&Birsen.


Ve yurtdışında olan sevgili patronum Abdullah bey...Onsuz olmaz diye onunla olan pozum da böyle dergiyle oluverdi :D

Evet efendim benden bu kadar...Doğum günüm için bana ulaşan tüm güzel dilekler için buradan da yeniden teşekkür etmiş olayım.
Rabbim huzurlu, başarılı, sağlıklı ömür nasip etsin cümlemize...
Herkese sevgilerrrrr :)

Yorumlar

Mrs.Ruzgar dedi ki…
harikaaa.....mektup sanki bana yazılmışçasına duygulandım...Doğum günün kutlu olsun..hep böyle gülesin inşallah...Allahh aileni sana ,, seni de onlara bağışlasın inşallah..
SEVGİLERİMLE:)
beyza dedi ki…
zehracım doğum günün kutlu olsun,çok duygulandırdın beni.hoşçakal canım.
Rose of Secret dedi ki…
Canım kardeşim benim,

Yazmış olduğum mektup bir anlık duygulardan kaynaklanmıyordu. Fotoğrafları gözden geçirdiğimde mektupta bir konuyu unuttuğumu fark ettim. Okuma bayramı konusu... "Okuma bayramında fotoğrafçı saatinde gelmediğinden dolayı okuldan koşa koşa fotoğrafçıya gitmiştim ve çok terlemiştim, o arada da okuma bayramının bazı bölümlerini kaçırmıştım, ama herşeye rağmen çok güzeldi. Çünkü içimde gene O
'na yardımcı olmanın rahatlatıcı duygusu vardı. Akşam yatağa girdiğimde O'nun büyüdüğünü ve okumayı öğrendiğini düşündükçe uykuya dalmadan önce gülümsedim ve o şekilde daldım uykuya. O'nunla paylaştığım "an"larımızı size anlatmaya çalıştım ama belki bazı durumlarda kelimeler yetersiz kaldı ve anlatamadım, ama eminim kardeşlik duygusunun ne demek olduğunu bilen arkadaşlar ben anlatamamış olsam da hissetmişlerdir o duyguları..."
Seni çok seviyorum, Rabbim sana hayırlı ömürler versin...
emilianata dedi ki…
sanırım ben senin mezuniyet töreninde oradaydım:) geçmiş de olsa, mutlu yıllar:)
gunlukcugum dedi ki…
Saglikli Mutlu huzurlu nice yaslarin olsunnnn...
Zehra Ne Söyler dedi ki…
Derya; çok teşekkür ederim. Ablamın duygulara hitap etme konusunda özel bir yeteneği var sanıyorum :)Amin, dualar karşılıklı, sevgiler

beyza; bu tarz yazılar sevdiklerimizin değerini hatırlatıyor olmalı bize...Çok teşekkür ederim. sevgiler.

emilianata; kader işte? nerden nereye değil mi...:) çok teşekkür ederim.

günlükçüğüm; çok teşekkür ederim :)