Hacıbaba Himmet


Kızım unutma tamam mı? “Hacıbaba himmet” diyeceksin. Tekrar tekrar söyle tamam mı? Hiç korkma. Sakın korkmaaa, korkmaaaaaaa kızıııımmmmm...


***


Korku nedir? Daha doğrusu 5 yaşında bir çocuk için korku nedir? 

Avuç içi kadar hayatında gördüğü tanıdık yüzleri görmeyip, tuttuğu sıcak elleri tutamadan, başının üzerindeki çatının altında olmadan geçirdiği zaman demektir, bence.


Korktum ben, çok korktum. Hiç belli etmedim, ağlamadım da. Sustum, bekledim, baktım. Ama çok korktum. Ve korktum diyemedim. 


Bugün düşündüğümde keşke ağlasaydım diyorum. Ağlarsam hiç susamam sandım çünkü o kadar çok korktum. 


Yolu bir şekilde ameliyathane kapısından içeriye, -sağlık personeli haricinde- düşmüş olanlar varsa bu korkuyu muhakkak anlayacaklardır. 


5 yaşında o kapıdan içeriye girebilmek de başka, çok başkaydı...

İşte tam orada, bakın...

Annem yan odada çığlık çığlığa bağıran, kendini yerlere atan, ameliyat önlüğü giydirilmeye çalışılan o kızı gösteriyor bana. Zaten göstermese de onu görüp-duymamak mümkün değil... 


“Bak kızım, o da seninle aynı ameliyatı olacakmış. Sen ona ne güzel örnek oluyorsun. Hiç korkmuyorsun, hiç ağlamıyorsun. Aferim sana.”

Annem korkuyordu. 5 yaşındaki yavruyu ameliyathaneye göndermek de hiç kolay olmasagerekdi. 


Sonra, kızım unutma tamam mı diyor? “Hacıbaba himmet” diyeceksin. Tekrar tekrar söyle tamam mı hiç durma? Hiç korkma. Sakın korkmaaa, korkmaaaaaaa kızıııımmmmm... Allah’a emanet. 


Annem içine, ben içime ağladım. 


Sedyedeyim. 5 yaşındayım. Üzerimde kıyafetlerim, külotum bile yok. 5 yaşındayım. Üstümde kat kat büyük gelen aneliyat önlüğü var. Başımda ve ayak ucumda birer personel hızlıca sürüklüyorlar sedyeyi. 5 yaşındayım. Annemin sesi uzuyor sanki koridorda...


“Hacıbaba himmet” diyeceksin. 

tekrar söyleee

durma

korkmaaaaaaa

kızıııımmmmm...


Annemin sesi tekerlek şakırtılarında kaybolduğu anda “hacıbaba himmet” demeye başlıyorum. 


Ne dediğimi anlamadığım ve uzun yıllar boyunca hiç anlamayacağım birşey söylüyorum. Annem söyle demişti. Bende söyledim. Söylediğim şeyin sadece çok korkunca söylenebilecek birşey olduğu çıkarımını yapmıştım. 


İçten söylüyordum. Ellerim, çenem korkudan titriyordu. Ama söylemeyi hiç bırakmadım. Anestezi maskesini ağzıma takıp, ‘ışıklara bak birazdan uyuyacaksın’ dediklerinde ben hiç durmadan “hacıbaba himmet”  diyordum. 


***

Çok üşüdüğümü, maskelerden yüzlerini bile göremediğim bir sürü tanımadığım insanı, çıplak bedenimi, yalnızlığımı, neden ağlamadığımı, okyanuslara sığacak korkumu, 1 gün önce içip içip kustuğum, kustuklarımı tekrar içmek zorunda kaldığım -ameliyat öncesi şart olan- hint yağının tadını, doktorun bana barbie evi alacağına söz verip almayışını, bu ameliyatın ilk olduğu ama son olmayacağını, neden 5 yaşında değil 35 yaşında gibi davranmaya çalıştığımı, anestezi kokusunu ve “hacıbaba himmet” i hiç unutmadım.


O günden sonra ne zaman,her neyle ilgili korkarsam korkayım “hacıbaba himmet” dedim. Yaşım büyüdü. O günler geride kaldı. Farklı farklı korkulardan geçti yolum. Tam olarak ne dediğimi bir türlü bilmediğim ama beni rahatlatıp o andan çıkaran, uzaklaştıran o iki kelimeyi söyledim hep. 


“HACIBABA HİMMET”




Zehra G.Ölmez


***


Dipnot: 


Hacıbaba; benim ismimi koyan, annemin manevi olarak bağlı bulunduğu büyüğüdür. 


Himmet; manevi yardım manâsına geliyor. Birinin: "Ey filan bana himmet et!" demesinin manası:"Allah'a olan o murakaben ve huzurunla bana dua et." demektir. Yani: "Ya Rabbi, O kişinin amelinin hürmetiyle ve himmetiyle benim hacetimi yerine getir." İşte himmetin manası budur.


Yorumlar

Gulsahsonmez dedi ki…
Sen hint yağını içerken 15 yaşında bir abla yan odadaydı ve senin yanına dahi gelememişti. Neden mi? Dayanamadı çünkü. Hem senin o yaşında o pis tadı içmek zorunda olmana dayanamıyordu hem de sana barbie bebek evi alınmayacağını bile bile yanında olmaya gönlü razı gelmedi. O anı yaşamım boyunca unutmam, unutamam. Yan odada hıçkıra hıçkıra ağlıyor ama ses duyulmasın diye kendimi sıkıyordum. Bu yüzden boğazıma düğümlenmişti gözyaşlarım. Boğazım çok ağrımıştı, o anı hatırladığımda hala ağrır boğazım, belki o an kadar hissetmem imkansız ama o anı unutmam, unutamam dediğim gibi. Hele senin 5 yaşında olduğun halde olgun bir hanımefendi gibi davranmak zorunda oluşun. İnsanın içinde sanki ukde kalıyor değil mi? Duygularını içinden geldiği gibi yaşanamaması ne kötü...
HTCŞHN dedi ki…
Duygularını böyle güzel yansıtan, kalemi kuvvetli birisinin yazmaktan uzaklaşmasına üzülüyorum. Uzun zaman sonra Zehra bir şeyler söylemiş mi bir bakayım dedim. Sanki kalbime doğmuş. Selametle.