Honeymoon Vol.1 \ Balayı başlasın ...:)

Çok güzel dileklerle, dualarla, duygu yoğunluklarıyla karşıladınız son postumu...

Samimiyetle yazdım, samimiyetle okudunuz ve duygularınızı paylaştınız. Ne diyebilirim ki. İnsanın sanal bir ortamda birbirinin hayatını böylesine yaşayabilmesi gerçekten heyecan verici. Her biriniz sanal değil gerçek birer arkadaşsınız benim için. Beni bu kadar benimsediniğiniz ve benimle gülüp \ ağladığınız için hepinize sonsuz teşekkürler. 

***

Tempoyu bozmadan balayı ile devam ediyoruz.

Bavulumuzu kına gecesinden 2 gün önce hazırlamıştım. Sonrasında asla fırsat bulamayacağımı biliyordum. Ki gerçekten de sonrasında hiç boş kalmadım.

Durum böyle olunca sabah erkenden uyandık. İkimiz ve kırmızı bavulumuz :) Doğru havaalanına...


Meşhur balayı pozlarından olmazsa olmaz değil mi? :) 



1 saatlik yolcuğun ardından Nevşehir Havalimanı'na indik. İsim yazılı bir kart ile bizi bekleyen şöförümüz ve birkaç yabancı turist ile otelimize doğru yola çıktık.


Furkan & Kırmızı bavulumuz :)


Cosmopolitan Bride dergisi balayı mekanları tanıtımları arasında çok hoşlandığım otel, Kapadokya'daki Öykü Evi Butik Otel idi.

Farklı arayışlar fikirler içine girsek de en uygun olarak Kapadokya Öykü Evi'nde karar kıldık. Sonbahar olduğundan Ege ve Akdeniz bölgelerindeki mekanlarda zaman geçirmek bize göre değildi. Mevsimsel olarak ideal olan Kapadokya idi ve bence Öykü Evi buradaki en ideal balayı otellerinden biriydi :)

Oteldeki odamız, odadaki detaylar, otel sahibesi, yemekler, memnuniyet durumumuz ilerleyen balayı postlarında sizlerle olacak.



Erken uyandığımız ve bir gün öncenin hatta birkaç aylık yorgunluk üzerimizde olduğundan geldiğimiz gün dinlenmeyi tercih ettik.




Ertesi gün sıkı bir kahvaltı sonrasından otel sahibemizin önerisi olan bir trekking turuna katılmak istedik. Otelden aldırıldık ve tur şirketinin bulunduğu Ürgüp merkeze geldik. 
Red Valley tur firmasının bölgede düzenlediği çeşitli günübirlik turlar mevcut. Biz de bunlardan Kırmızı tura katılmayı tercih ettik.

Bir yabancı turist ve iki balayı çifti olarak 1 gün geçirdik. Şükran Hanım tur rehberimizdi. Bölgeye hakimiyeti ve zamanı çok iyi değerlendirmesi dikkatimi çekti. Ayrıca İngilizce'yi sanki içmiş. Öylesine seri ve anlaşılır konuşuyor ki hayran kalmamak mümkün değil.

İlk durağımız Üç Güzeller bölgesi idi. Burada yer alan üç boy iri peribacası zamanla anne-baba-çocuk olarak yorumlanmış ve turistik bir bölge haline gelmiş.






Sıfır makyaj ben :) Balayında hiç makyaj yapmadım. Solgun görünebilirim :) Normalde de yoğun makyaj tercih etmediğimden, kına ve düğün makyajı beni hayli yormuş.



Sonrasında aracımız bizi peribacalarına yapılmış güvercin evlerinin olduğu bir vadide bıraktı. Biz de 5km'lik bu vadidede 2 defa mola vererek yürüyüş yapıp bol bol fotoğraf çektik.





Güvercin evlerinden biri ...


Zaten poz vermeyi seviyorum, evlilik de iyice moda soktu valla. Bende böyle her fırsatta pozdayım :))



Her yeri görmeye çalışan ben :)


Mutlu biz :)



Kapadokya öyle bir yer ki büyülü hakikaten. İnsanı hemen kucaklıyor ve masalsı havasına adapte ediyor.

Ya da biz de böyle hissetmek istemiş olabiliriz ;)




Trekking sırasında yardımcı olması ve hedefe motive etmesi için amaçlandığını düşündüğüm yönlendirme taşları konumlandırılmış.





Yaramazlık yapmadan olmaz. Sonuçta içimdeki çocuk bir türlü büyümüyor :)


Kapadokya, fotoğraf çekmeyi sevenler için ideal bir yer. Biz de sonbaharda giderek bence çok çok iyi yaptık. 



Trekking sırasındaki mola yerlerinden ilkinde duraklıyoruz.
Bizi tam da bu doğallığa yakışır kendi halinde oldukça naturel ve orijinal bir açıkhava kafeteryası bekliyor.




Bu küp bize sarı yapraklar arasından "Hoşgeldin" diyor :)





Biraz daha yaklaşınca adına yakışır Natural Cafe handmade levhasını görüyoruz.


Yan yana dizili olan her taburenin önünde birer toprak kap var. Sigara içenler için düşünülmüş. Ben sigaradan nefret etsem de...Ve bu doğallığa kesinlikle yakıştıramasam da...


Bizden önce konaklamış ve muhabbete dalmış bir grup ...




Ve minimal cafemizin mönüsü :)


En başta Furkan'ı, hemen yanında grubumuzun yabancı turisti "Tİ" (okunuş), Şükran Hanım rehberimiz, ve bizim gibi bir balayı çifti :)


Instagramlık bir kare :)



Buna fazlasıyla bayıldım!!!
Bulaşıkları yıkamak için bile doğallığı bozmamışlar. Yörenin toprak küplerini kullanarak bu düzeneği hazırlamışlar.

Deterjanlık, çeşme, su gideri...Kusursuz:) Düşünenin uygulayanın aklına emeğine sağlık.


Ağaca asılmış bir torak küp daha görüyorsunuz. Muhtemelen dekoratif amaçlı :)



Çayın bendeki yeri başka. Bilen bilir. Su yerine çay içtiğimi bilmeyen yok :) Mola vermişken ben hemen çaya saldırdım :)))) Çayla aranız nasıl bakalım :)




Güvercin evleri ile yolumuza devam ediyoruz:)


Patika demiyorum, merdiven demiyorum, tehlikelidir demiyorum :) Derdim poz vermek


Mutlu biz :)
Laaaa laaaaa laaaaaaaaaaaaaaaa :)
Masaldaki Zehra :)

Her yeri çekmeye çalışan ben  :)





Bölgenin geçim kaynaklarından olan Kabak... Fazlaca yetiştiriliyor. Kabak ve en çok da çekirdekleri kullanılıyor.


Mutluluk : Her yerde, her zaman, her koşulda, her yaşta..."Yaşamayı bilmeli" sihirli kelimeler bu ikisi!!


Taş evleri ile ünlü Göreme'ye varıyoruz. 

Bir satış tezgahındaki mini toprak küpler nasıl da tatlılar değil mi:)

Taş ev gibi görüneni bugün klise olarak hizmet vermeye devam eden mekan. Kapı bölümünün üst kısmında yer alan haç işaretinden klise olduğunu anlıyoruz. 


Başka bir tezgahta da Kapadokya karakalem ve yağlı boya çalışmalarını görüyorsunuz.

Taş evler...

Yumurta biçimini almış onix taşları. Yani bir tür mermer. Bölgenin geçim kaynakları arasında. Bugünün akşamında bir onix taşı fabrikasını ziyaret edeceğiz.. Postun sonunda okumaya devam :)


Ponza taşı yontan abi :) Bu fotoğrafı çektikten sonra bana yonttuğu taşı hediye etti. Gönlü bol insanlar...:)


Yaramazlık devam :)


Çok acıktık. Tur programına dahil olan, öğle yemeğimizi alacağımız Han Restauranttayız.


Merdivenler porselen kuş ve balık figürleri ile doluydu, seyrine doyamamakla beraber sizin için fotoğrafladım. :)


Yukarıda bizi bekleyen mükemmel açık büfeye doyamadık. Bir ara çatlayacağımı sandım :) Balıklardan esinlenmiş olabilirim;)



Yemekten sonraki durağımız Kaymaklı yeraltı şehriydi.
Bölgede Kaymaklı gibi büyüklü küçüklü çok fazla yeraltı şehri var. En büyük ikisi Derinkuyu ve Kaymaklı yer altı şehirleri.

Tabii Furkan gibi eğer kapalı alan fobiniz varsa böyle yerleri gezmek pek de keyifli olmuyor. Furkan bu yüzden ilk katı indikten sonra çıkış okları ile geri döndü. Ben grupla beraber gezmeyi tercih ettim. Eşimi bırakmak kötü mü olmuş sizce?


Savaş dönemlerinde insanların sığınmaları için yapılan bu yeraltı şehirleri max. 3 ay insanları koruyup yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak kadar donanımlı.
 Gördüğüm detaylardan bazılarını fotoğraflayabildim. Şöyle ki oldukça dar bir yer ve grup halinde rehberin anlattıklarını dinleyerek geziyoruz. Tabii seri hareket etmemiz gerekiyor çünkü arkamızdan sürekli başka gruplar geliyor. Tek gezmek kaybolma açısından hayli tehlikeliymiş. İçerisi labirent gibi. Bu yüzden burada Furkan da yanımda olmadığı için fotoğraflar az sayıda ...

Yukarıdaki bir tür değirmen taşı. Küçük olan delikten buğdaylar eklenerek ortadan döndürülüyor ve öğütülüyor.



Bu taş da sürgülü bir kapı. Düşman içeriye girmeye çalıştığında 20-30 kişi ittiğinde havalandırma bölümü bu sürgülü taş ile kapatılıyor.


Her yeri kalp mi görüyorum ne :)))


Böyle daracık merdivenlerden çıkıp inmek çok da kolay değil. O dönem, bu düzenekleri hazırlayan ve yaşayan insanlara hayran olmamak mümkün değil.



Her tarihi yerde bu manzara ile karşılaşmak inanın çok üzücü. Hangi amaçla hangi akılla isimlerini kazır bu insanlar!!! Gerçekten pes.


Tabii ki 3 ay, aç susuz yaşamıyorlar. Mutfak olarak kullandıkları bir bölüm de mevcut.


Bu delikli taş da hamur mayalıyorlarmış. Türk her yerde her koşulda Türk :) Ne hoş



Yerin metrelerce altı olduğundan zamanla taş da çökmeler olmuş. Ziyaretçilerin düşmemeleri için de çöken bölümler demir parmaklıklarla kapanmış.


Yer altı şehrinden ayrıldıktan sonra seyir tepesinden peri bacalarını izliyoruz.
Nazar boncuğu ile süslenmiş ağaç fotoğraflanmak için süslenmiş gibi :)



Bizimle daha da güzel görünen süslü ağaç :)


Tabii bu balona binmedim. Sadece bu minyatürü çok sevdim. :)



Bir ağaç ancak bu kadar marjinal süslenir yahu :) Burada küpleri ağaçlara asmak moda olmalı ...



Hediyelik peribacaları... Tabii ben pek klasiği sevmem bilirsiniz. Bu yüzden hediye olarak bunlardan almadık. Çini işlemeli mini kaseler, onix taşı ve Kapadokya magnetlerini tercih ettik ...:)


Burası neresi dersiniz? Onix fabrikası :)


Bize yumurta biçimli onix taşına nasıl ulaştığımızı uygulamalı olarak gösteriyor usta...
Keyifli görünüyor :)


Onix ile ilgili bilgi veren fabrika görevlisi bir soru soracağını ve bilene yumurta onix'i hediye edeceğini söyledi.
Soru daha sorulur sorulmaz cuppp diye atlayan tabii ki benim kocamdı :)

Soru : Kapadokya'nın anlamı nedir?
Cevap : Güzel Atlar Diyarı :)



Kocamın benim için kazandığı onix yumurta :) Hahaha

Sıkıldınız mı? Ben yoruldum ama... Kısa bir mola Balayı Vol.2 ile devam edeceğiz. 

Sevgi kelebekleri üzerinizde uçuşsun :)

2013'te tüm sevenler kavuşsun inşallah.



Zehra Görgülü Ölmez


Yorumlar

Adsız dedi ki…
Allah Mes'ud etsin canım (kusurabakma hemen canın dememe) bende kızımı evlendirdin yedinci ayda kızım gibi gördüm o yüzden:) Cenab-ı Hak yalnız burada değil ebeden refik ve refika eylesin sizi
Gülten Bostancı dedi ki…
canım Allah bir yastıkta kocatsın inşallah Rabim yuvana huzur versin daima balayınızdaki gibi kalmanız dileği ile
SEVECEN dedi ki…
mutluluğunuz daim olsun,nice güzel yerler görün inş.balayınız tadında
Unknown dedi ki…
huuu :) Süperdi.. ikinciyi merakla bekliyorum :) Muhteşemsiniz :)
Unknown dedi ki…
Allah mutluluğunu daim etsin :)

posttunu sıkılmadan bir çırpıda okudum bitince neden bitti yaaa diye düşünceye kapılmadım değil :)Gidilecek yerlere ekledim bende.

Çaaya gelince ee Rizeliyim çaysız bir hayat düşünemiyorm bi demliği oturup tek başıma içeblirim :)

Ömür boyu mutluluklar :)
samsun havası dedi ki…
allah mesut etsin..uzun zamandır takip ediyodum ama ilk defa yorum yazıyorum. çok imrendim kapadokyaya gitmedim ben, otelinizi inceledim şimdi kafama yattı bakalım bende niyetlendim:))
bu arada bende beklerim bloğuma..
valla çok güzel heyecanlar bunlar.benim ayaklarım 3.5 sene sonra yere basmaya başlamıştı.ilk günlerin sarhoşluğu hoş :) heryeri kalp görmen normal :)) hımm sanırım ben de melekler evini beğenmiştim ama
http://guzelseylerrdukkani.blogspot.com/2011/07/urgupte-tatil.html
http://guzelseylerrdukkani.blogspot.com/2011/07/cep-aynasna-ithafen.
htmlhttp://guzelseylerrdukkani.blogspot.com/2011/07/tatil-2.html

çok güzel bi butik otele gittik.iyiki de gitmişiz.çok sevmiştim.ben de sen gibi kaymaklıyı çok sevmiştim.

velhasıl iyi yapmışsınız.güzel olmuş.balona da binseydiniz çok daha romantik olurdu :) ama gerçekten çok pahalı balonlar..
Adsız dedi ki…
zehracım zeynep ben tekrar valla insan yorum yazmadan edemiyor. ÇOK ŞEKERSİNİZ. SİZE SADECE MAŞALLAH DİYORUM.
darısı benim gibi tüm bekarların başına inşallah
Unknown dedi ki…
zehra ne güzel bi balayı olmuş bi solukta okudum bitti. mutlaka arayı açmadan devamınıda yaz lütfen :) hep böyle yaramaz ve mutlu kal :)
Merve dedi ki…
Canim postunu buyuk bi zevkle ve yuzumde gulumsemeyle okudum..balayi devamini ve bir an once evinin postunu istiyoruz lutfen ozletme kendini;)
Adsız dedi ki…
çok güzel bir post olmuş. mutluluğunuz hep böyle ömür boyu sürsün inş. insanın yaşadığı yerlerin güzelliğini bir başkasının ağzından duyması çok daha güzelmiş.bizim canımız sıkıldığında eşimle ürgüp, göreme,uçhisar,avanos,mustafa paşa şöyle bir tur atar geliriz.